Herkesin bir gölge/karanlık tarafı vardır ve bu kısım, kişinin bilinçli yaşamında ne kadar az entegre edilirse, bir o kadar karanlık ve yoğun bir hale gelir. Eğer görünürde aşağı/karanlık olarak gördüğümüz parçamız bilinçli ise kişinin onu düzeltmek için her zaman bir şansı vardır fakat bu parçamız baskılanır ve bilincimizden dışlanırsa, hiçbir zaman düzeltilemez.
Carl Gustav Jung, Psikoloji ve Din
Kendimizi iyi bir insan olarak görüyoruz. En azından birçoğumuz diyelim. Peki gerçekten de iyi miyiz? Yoksa bir yanılgı içerisinde kendimizi mi kandırıyoruz? Görmek istediklerimiz mi bizi iyi biri olarak tanımlamamıza yetiyor? Peki ya görmediğimiz, bilmediğimiz taraflarımız? Belki de göremediğimiz demeliyiz. Bastırdığımız, yok saydığımız taraflarımız yok mu? Hani o hep görmezden geldiğimiz, kendisinden kaçtığımız karanlıklarımız.. Sen. Evet, sen. Kendini mutlak iyi gibi gören sen. Tüm çirkinliklerin içindeki aydınlık olarak kaldığını sanan sen. Gerçekten de sandığından mı ibaretsin?
Gölge yönümüzü tanımak, kusursuz olmadığımızı kabul etmemiz için bize gereken alçakgönüllüğü sağlar.
– C. G. Jung
Gölge Kavramı
Analitik psikolojinin kurucusu olan psikiyatr Carl Gustav Jung, insanın karanlık tarafından bahsetmiş ve buna “gölge” kavramı (arketipi) adlandırması yapmıştır.
Buna göre gölge, kişiliğimizin derinlerinde kalmış karanlık taraflarımızdır. Bütün bastırılmışlıklarımız, benliğimizin kabullenmek istemediği ilkelliklerimiz ve toplumdan uzaklaştırdığımız sırlarımızdır. Belki de tahmin bile edemeyeceğimiz taraflarımızı barındırır gölge. Ne ki İnsan doğasının karmaşık ve vahşi tarafıdır.
İnsan olarak, biz, çirkin gördüğümüz taraflarımızı kabul etmeme eğilimindeyizdir. Bunun sonucunda belki de ömür boyu bastırılmış olarak kalan taraflarımız vardır. İstenmeyen, kabul görmeyen taraflarımız bilinçdışı zihnimize itilir. Ve ilgilenmediğimiz, üzerine düşmediğimiz bu taraflarımız karanlıkta kalır. Ancak karanlıkta kalan bu taraflarımız hayatımızı biz farkında olmasak da şekillendirir. Gölgemizin farkında olup onu kontrol edemediğimiz sürece de biz onun kontrolüne gireriz. Nitekim belki de bir ömür boyu gölgemizin boyundurluğu altında yaşarız…
Jung’a göre, onu bastırdığımızda, kendisini “yansıtabilir” ve psikoz ya da nevroz şeklinde ortaya çıkabilir.
Gölgemizle Yüzleşmek
Kişi aydınlık figürleri hayal ederek aydınlanmaz ama karanlığı bilinçli yaparak aydınlanabilir.
– C. G. Jung
Bir problemin veya problem yaratma potansiyeli taşıyan bir durumun çözümü öncelikle bunun farkında olmakla başlar. Farkındalık, bizi bir sonraki aşama olan kabullenmeye götürür. Nitekim derinlerimizde yatan ilkel ve vahşi huylarımızın varlığını farkındalıkla kucaklamak kişiliğimizin gelişiminde hayatÎ bir öneme sahiptir. Peki benliğimizin bu bastırılmış, dışlanmış ve saklı kalmış taraflarına nasıl ulaşabiliriz?
Bunun yolu şüphesiz ki içsel gözlem yapabilmekten geçer. Gölge için ne kadar derinlerde, karanlıklarda kaldığından bahsetsek de o, günlük yaşamımızda yüzünü göstermekten geri durmaz. Bize negatif izlenim veren kişiler aracılığıyla çıkar suyun üstüne: Neden birini kötü, itici gibi negatif etiketlemeler ile karşılarız zihnimizde? Bunun sebebi belki de karşı tarafta gördüğümüz negatifliğin içimizde bastırılmış olarak saklanıyor olmasıdır. İnkar ettiğimiz huylarımız zamanla derinlere gider ve belki de bir gün karşımızdaki kişide görür ve yüzleşiriz gölgemizle. Onları ne kadar bastırmış olsak da, kontrolümüz dışında, varlığını dış dünyamıza elbet yansıtacaktır. Verdiğimiz tepkilerde göreceğiz onu. Özellikle her gün tekrar eden alışkanlıklarımızda.. Gözlemlemeye buralardan başlayabiliriz. Bağımlılıklarımız, sıkça ortaya döktüğümüz söylemler, takındığımız tavırlar… Ya gördüğümüz rüyalar? Bilinçaltımızın bir yansıması olan rüyalarımız da bastırılmış taraflarımıza ışık tutan önemli göstergelerdir.
Gölge Çalışması
Gölge çalışması, benliğimizin karanlık taraflarının keşfi aracılığıyla potansiyelimizi açığa çıkartmaktır. travmalarımızının bastırılmasının yol açtığı davranışlarımız ve tepkilerimizi kontrol altına almamız gerekir. Çünkü bizim tarafımızdan bilinçli bir şekilde ele alınmayan gölgenin bizi ele geçirmesi ve hayatta dibe çekmesi kaçınılmaz olabilir.. Peki bu gölge çalışmasına nereden ve nasıl başlarız?
Kendimize dürüstçe yaklaşmalı ve ‘anlama’ odaklı olmalıyız. Ve tabii ki cesaret.. Kötücül ve ilkel taraflarımızın çirkinliğiyle karşılaşmayı göze almak şüphesiz ki cesaret gerektirir.
Gölgemiz, benliğimizin ayrılmaz ve yok edilemez bir parçasıdır. Onun mutlak varlığıyla yüzleşmek potansiyelimizi ortaya koymamızı sağlar. Nitekim öfkelerimiz, kaygılarımız ve yaralarımızdan öğrenip iyileşebilmemiz gölgemizden yaratacağımız yeteneklerimizi keşfetmemiz anlamına gelecektir.
“İnsan var oldukça gölgesi de olacaktır, olmalıdır da. Çünkü ışık varsa gölge vardır.”
“Gölge olmadan ışık olmadığı gibi, kusur olmadan da ruhsal bütünlük olmaz.”
– C. G. Jung
Daha fazla yazı için Microfon Blog sitemize bekleriz.