Öncelikle tiyatro sözcüğünden başlamak istiyoruz. “Tiyatro” sözcüğü, Yunanca “Theatron” yani “seyirlik yeri” anlamına geliyor.

Coğrafyamızda, ilk önceleri halk tiyatrosu adı altında metinsiz ve sahnesiz olarak sergilenmiştir. Halk tiyatrosunun altında ise:

  • Karagöz
  • Meddah
  • Kukla
  • Orta Oyunu
  • Hokkabazlık
  • Köy Seyirlik Oyunları gibi başlıklar mevcut.

Tabii sonraları batılı anlamda tiyatro da coğrafyamıza geliyor. Saray, batılı tiyatro ile yabancı toplulukların gösterilerine önem verilmesi sayesinde halktan önce tanışıyor. Tanzimat Fermanı ile de batı tiyatrosu tam anlamıyla topraklarımıza giriş yapmış, dram geleneğini bize tanıtmıştır. Bununla beraber; tiyatromuza metin girmiş, sahne ihtiyacından dolayı ise yeni yapılar inşa edilmiş. Bu yazıda değerli sahnelerimizden bazılarından ve oralarda hangi toplulukların faal olduğundan bahsedeceğiz, sizler için derledik.

Buralarda bir oyun izlemek ise gerçekten insanın başını döndürüyor.


Ses 1885 – Ortaoyuncular Tiyatrosu

Ses Tiyatrosu, 1885 yılında Halepli bir aile tarafından inşa edilen Beyoğlu’ndaki Halep Pasajı içerisinde yer alıyor. İlk başlarda Pera Sirki olarak anılan sahnede tiyatro gösterileri de yapılıyordu fakat 1904 yılında Rum mimar Campanaki tarafından tam bir tiyatro sahnesine dönüştürüldü.

O günden bu yana defalarca kez el değiştirdi. İlk olarak, 1920’de Süreyya Paşa tarafından satın alındı. Varyete Tiyatrosu, Fransız Tiyatrosu ve Ses Tiyatrosu adıyla anıldı. Bir süre Muhsin Ertuğrul tarafından kullanıldı. 1942 yılında, ismi Ses Opereti olarak değişti. 1963’te yenilenip Dormen Tiyatrosu ismini aldı ve Halk Oyuncuları tarafından kullanıldı. 1972’den sonra bir dönem sinema olarak kullanıldı ve 1989 yılında Ferhan Şensoy tarafından satın alınıp, Ortaoyuncular Tiyatrosu’nun oyunlarını sergilemeye başladı. Günümüzde hala Ortaoyuncular Tiyatrosu tarafından büyülü atmosferinde hizmet vermekte.


Semaver Kumpanya – Çevre Tiyatrosu

Çevre Tiyatrosu’nun kapıları Altan Erbulak ve Metin Serezli’nin çabalarıyla 1972’de Kocamustafapaşa’da açılıyor. Altan Erbulak,  bir tiyatro kurmak istediğini belirtiyor bir konuşmasında. Gönlü “Zengin” bir adam yani müteahhit Hasan Zengin ise çıkıp “Benim bir arsam var, gelin burada açın tiyatroyu” diyor. Hasan Zengin; inşaatını üstleniyor tiyatro binasının, üç ay boyunca da aylik sadece 1 lira kira alıyor. Her şey neredeyse hazır, ilk oyun Yüzsüz Zühtü fakat para bitmiş. Oyunun sahnelenmesi için yeterli para yok ellerinde. Altan Erbulak, Milliyet’teki köşesinde “O kadar sevenimiz var, keşke herkes 1 lira yollasa da açıversek perdeyi” diyor ve hakikatten herkes birer lira yolluyor ve Kocamustafapaşa Çevre Tiyatrosu açıyor perdelerini.

1985’te ise bir süredir kapalı olan tiyatroyu Nejat Uygur kiralar, uzun süre orada devam ederler. 1998’e kadar…

4 sene ardından Işıl Kasapoğlu tarafından kiralanan tiyatro, yoğun bir tadilattan geçer. Her akşam hep birlikte yemekler yenen bir mutfak yapılır. Depo olarak kullanılan bölüme, atölye çalışmaları için bir alan açılır. Fuaye yenilenir. Tüm bunlar Işıl Kasapoğlu’na ve tiyatroya destek olmak isteyenlerin yardımlarıyla yapılmıştır. Ardından Çevre Tiyatrosu, Semaver Kumpanya adıyla ve “Haliç’in Öte Yanında Tiyatro” sloganıyla yeni yolculuğuna başlar.

Hâlâ aynı isimle yolculuğuna devam ediyor ve umarız hep bizimle kalır.


Kadıköy Haldun Taner Sahnesi

1925’te Fransa’dan borç alınarak, İtalyan bir mimara inşa ettirilmiş, yıllarca sebze-meyve hali olarak kullanılmış bir sahne burası. Kadıköy’ün simgelerinden biri.

Hal olarak inşa edildikten sonra 10 yıl boyunca kiralanmamış ve boş kalmış. 1937’de Kadıköy Belediyesi İmar Bürosu Müdür Yardımcısı Sabri Oran tarafından, Kadıköy’ün simgelerinden olan bu neo-klasik yapının yıkılması teklif edilir ancak 1940’lı yıllarda tekrar hal olarak kullanılmaya başlanır.

1984’te kültür merkezi olması için yeniden restore edilir ve İstanbul Üniversitesi’ne devredilir. İstanbul Üniversitesi, binayı devlet konservatuarı olarak kullanmaya başlar ve alt katı sahne olarak belirlenir. 1989’da sahne, Devlet Tiyatroları’na Haldun Taner Sahnesi olarak hizmet etmeye başlar. 2008’de Şehir Tiyatroları için yeniden restore edilir ve hala şehir tiyatroları tarafından kullanılmaktadır.


Neler Söyledik?

Yazımızda, İstanbul’da bulunan hikayesi olan ve hâlâ bize kapıları açık bazı tiyatro sahnelerinden bahsettik.

 Size önerimiz:

  • Boş bir gününüzde Beyoğlu’nda dolaştıktan sonra Ses Tiyatrosu’nda bir oyun izleyin
  • Evinizden çıkıp Kocamustafapaşa’ya gidin. Pasajın önündeki çay ocağında demli bir çay için. Fuaye gidip çayınızı kahvenizi alıp Çevre Tiyatrosu kütüphanesinden kitaplar karıştırın ve kulak verin piyanonun sesine.
  • Kadıköy’de deniz havası alıp, girin Haldun Taner sahnesine ve okuduklarınızı düşünerek dolaşın önünde.

Ama tabi bunların hepsini aynı günlere sığdırmak mümkün değil, planınızda boşluklar yaratın.


BONUS:

Aspendos Tiyatrosu

“Ülkenin Tanrılarına ve İmparatorluk Evine”

Bu muhteşem yapı, MÖ. 2. yüzyılda yapılmıştır ve Asya kıtasında sahnesi ayakta kalmış tek Roma tiyatrosudur.

Kendisi kadar etkileyici de bir hikayesi var. Aspendos kralı; evlenme çağına gelen kızını halkı için en faydalı işi yapan kişiye vermek ister. İki kişinin faydalı işi kralın beğenisine sunulur: Uzak diyarlardan getirilen su kemeri ve Zenon’un inşa ettiği tiyatro binası. Kral, kızını su kemerini getiren gence vermek ister ancak kızı tiyatro binasını tekrar görmek için ısrar eder. Kral kabul eder. Bu yapının en önemli özelliği ise akustiğidir. Kral ve kızı tiyatroya gittiğinde, kral şarkı söyleyen Zenon’dan çok etkilenir ve kızını Theodoros’un oğlu mimar Zenon ile evlendirir.

  Antalya’nın Serik ilçesinin Belkıs köyünde bulunan Aspendos, günümüzde halen çeşitli sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmaktadır.


burs ara görseli
Burs mu arıyorsun? O zaman tıkla!