Kadınların yaşamı, maruz kaldığı baskılardan kadının toplum içindeki statüsüne karar veren düzeni değiştirmeye çalışan Feminizm’i Microfon olarak ele aldık!

Feminizm Nedir?

Feminizm, 1960’lı yıllarda kadınların ataerkil toplumsal yapının baskısından kurtulma ve özgürleşme çabalarıyla başlayarak günümüze kadar sürekli dönüşüm geçirmiştir. Genel olarak feminizm, kadınların yaşadığı baskıları ifade etmektedir. Aynı zamanda bir düşünce ve hareket tarzını da temsil etmektedir. Feminist düşüncenin evrimi; küresel ve yerel değişimler, siyasi, sosyal ve toplumsal etkilerle şekillenmiştir. Farklı kültürel normlar, zamanlar ve yerlerde farklılaşmıştır. Ancak, feminizmin tanımları ve mücadelesi, kültürel farklılıklara, siyasi yapılanmalara ve uluslararası yaptırımlara rağmen, kadınların tanımlanması ve baskının ifade edilme biçimlerinde belirli ortak noktaları korumuştur.

Feminizmin odak noktası kadındır. Kadının toplumsal statüsü, iç ve dış rolleri, ezilmişliği, cinsiyet farklılıkları, ataerkil toplum yapısı, erkek egemen baskılar tartışılan konulardır. Bu konuların günümüzde de tartışılmaya devam etmesi, ilgili sorunların hala mevcut olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, feminizmin kadına ilişkin var olan tartışmaları, yeni söylem ve kuramsal yaklaşımların gelişmesine yol açmıştır.

Feminizm, başlangıçta yerel bir toplumsal hareket olarak ortaya çıkmıştır. Daha sonra ise hem toplumsal hem de politik bir harekete dönüşmüştür. Ayrıca, feminizm teorik bir bakış açısını uluslararası ilişkiler, sosyoloji, iktisat, felsefe, hukuk ve siyaset gibi çeşitli disiplinlere de taşımıştır. Bu çalışmada, feminizm kavramı farklı disiplinlerde ve uzmanların bakış açılarıyla açıklanmıştır. Bununla birlikte tarihsel süreçleri incelenmiştir. Ayrıca, uluslararası ilişkilerde farklı feminist yaklaşımlar ve bu yaklaşımları şekillendiren kuramlar da ele alınmıştır.

Feminist Microfon

Feminizm Kavramı

Feminizm kökenini Latince’deki “femine” kelimesinden alır, bu da kadın anlamına gelir. Feminist yaklaşım, sadece kadın oldukları için karşılaştıkları zorluklar, baskılar ve ezilmişlikle ilgilenir. Ancak bunlarla birlikte sınıf, ırk, ulus, din, dil gibi unsurlarda kadınların yaşadığı sorunları da ele alır. Feminizm, ilk olarak 18. yüzyıl İngiltere’sinde ortaya çıkmıştır. Mary Wollstonecraft’ın “A Vindication of the Rights of Women” adlı eseriyle akademik bir alana girmiştir.

Kadınların meşru hakları, baskıya karşı duruşları, eşit statüde tutulmaları veya özgürleşmeleri gibi taleplerle ilgili faaliyetleri ve günlük siyaseti içerebilir. Feminizm, cinsiyet ayrımcılığına karşı çıkarak, kadınlarla erkekler arasında ekonomik, siyasi, sosyo-kültürel ve toplumsal eşitliği savunur. Temel amacı genellikle kadınların özgürlüğü ve temel haklarıyla birlikte ataerkil yapıların ve normların ortadan kaldırılmasıdır.

Feminizmin tarihsel gelişimi, farklı dönemlerde çeşitli tezahürler göstermiştir. Birçok araştırmacı, genellikle üç kronolojik dalga olarak adlandırılan süreçlere dayanarak feminist hareketin tarihsel evrimini inceler.

1. İlk Dalga Feminizm:

İlk dalga feminizm, Mary Wollstonecraft’ın “Kadın Haklarının Savunusu” adlı eserinde ortaya koyduğu taleplerle şekillenmiştir. Bu talepler arasında kadınların oy kullanma, eğitimde eşitlik ve mülkiyet hakları yer alıyordu. Bu dönemdeki ana hedef, ataerkil toplum yapısına karşı direnmektir. Cinsel devrim olarak adlandırılan değişimin temellerini atmak olmuştur.

2. İkinci Dalga Feminizm:

İkinci dalga feminizmde, feministler ideoloji, bilim, kültür, özel yaşam ve siyaset alanlarında mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Bu süreçte çeşitli örgütlenmeler, yayınlar ve eylemler gerçekleştirilmiştir. İkinci dalga feminist hareket içinde farklı ideolojilere ve görüşlere sahip kadınlar bulunması, içsel tartışmalara neden olmuştur.

3. Üçüncü Dalga Feminizm:

Üçüncü dalga feministler, temel olarak ataerkil toplumsal düzeni eleştirmişlerdir.  Ancak mevcut sorunlara ortak bir çözüm getirememişlerdir. Bu nedenle, feminist gruplar düşüncelerini farklı şekillerde ifade etmeye ve çeşitli kuramlardan faydalanarak açıklamaya çalışmışlardır.

 

Daha fazla yazımızı incelemek için Microfon Blog‘u ziyaret etmeyi unutmayın!