Çalışmalarım olması gereken kaliteye erişemediği için Tanrı’yı ve insanlığı gücendirdim.
Rönesans sanatının zirvesi, Leonardo da Vinci, yalnızca bir ressam değil aynı zamanda bir mucit, yazar, anatomist, mühendis ve daha sayamadığımız nice sıfatı bünyesinde toplamış bir kişiliktir. Dolayısıyla dünya tarihinde polimat olarak nitelendirilebileceğimiz ender isimlerdendir.
Da Vinci, “Leonardo di ser Piero da Vinci”, Floransa’nın batısında kalan ‘Vinci’ ismindeki bir kasabada 15 Nisan 1452’de, bir cumartesi günü, dünyaya gözlerini açtı. Dönemin alışıldık doğum koşulları dışında, evlilik dışı bir ilişkinin çocuğu olarak, doğmuştu Leonardo… Annesi Caterina köylü bir kadındı. Babası Messer Ser Piero ise noterdi. Leonardo’nun doğduğu yıl annesi bir işçiyle, babası ise kendi sınıfından müreffeh bir kadınla evlendi.
Hayatının ilk beş yılında annesiyle yaşayan Leonardo, beş yaşından sonra büyükbabasının Vinci’deki evine taşındı. Bu evde büyükannesi, babası, amcası ve üvey annesi de yaşamaktaydı. Annesi ise yakınlarda oturuyordu. Leonardo yedi yaşlarındayken babası ve üvey annesi ile birlikte Floransa’ya gitti. Floransa avrupanın en önemli şehirlerindendi ve bir ticaret merkeziydi.
Dönemin Floransa’sında gayrimeşru çocukların üniversite eğitimi alması yasaktı. Dolayısıyla Leonardo’ya babası gibi noter olmasının yolu kapalıydı. Babasının işinden dışlanmıştı ama bir notere özgü olan kayıt tutma tutkusu Leonardo’ya ömrü boyunca eşlik etti. Bu özellik onun ilerideki hayatının temel taşlarından biri oldu. Nitekim Leonardo da Vinci yalnızca bir ressam değil aynı zamanda, belki de daha önemlisi, bir fikir insanıydı. Fırçasını tuvalde kullandığı gibi kalemini de kağıda akıtırdı: Birçok farklı alandaki deneyimlerini, fikirlerini ve planlarını devamlı olarak not defterlerine kaydederdi.
Sanat Floransa’da çok önemli bir iş alanıydı. Leonardo’nun da çok küçük yaşlarından beri resme ciddi bir merakı vardı ve 14 yaşına geldiğinde babası onu şehrin en ünlü sanatçısı olan Verrochio’nun yanına götürdü. Tabii ki genç Leonardo’nun çizimlerini de yanına alarak… Leonardo’nun çizimleri Verrocchio’yu çok etkilemişti ve onu hemen çırak olarak yanına aldı. Da Vinci, sanat hayatına bu şekilde adım atmış oldu…
SANAT YAŞAMI
Verrocchio’nun asıl alanı bronz ve mermerden heykeller yapmaktı. Çalışkan bir öğrenci olan Leonardo hocasının yanında geçirdiği süreçte yalnızca resim değil heykel ve hatta bunların yanı sıra mühendislik alanında da kendini geliştirdi. Bu süreçte lir çalmayı da öğrendi.
Takvim yaprakları 1482’yi gösterdiğinde ise Leonardo artık otuz yaşındaydı ve ne kadar sipariş alan bir sanatçı da olsa ona yeterli gelmiyordu. Çünkü çok yetenekli ve hırslı biriydi. Bunun sonucunda hem Verrocchio’nun yanından hem de Floransa’dan ayrılma kararı aldı ve yeni bir başlangıç için Milano’ya geçti. Mliano dükü Ludovico için çalışmak istiyordu ve ona heykeller, gemiler, köprüler ve daha nice yapıtı yapabileceğini açıklayan, bomba imalatından mimariye kadar tüm yeteneklerini anlattığı bir mektupla kendini tanıttı.
Milano’da siparişlerin çoğunu birçok sayıda ressamın bir araya gelip oluşturduğu ekipler alıyordu. Henüz Ludovico için çalışmaya başlamamış olan Leonardo da geçimini resimden sağlıyordu ama tek başına olduğu için onun için hiç de kolay bir süreç değildi. İş ortaklarına ihtiyacı olan Leonardo 1983 yılına gelindiğinde Ludovico’nun sarayıyla bağlantısı olan iki başarılı ressam kardeş buldu. Ve aynı yıl içerisinde, Leonardo ve kardeşler San Francesco Grande Kilisesi’nde yeni kurulan Confraternity of the Immaculate Conception’ın (Saf Düşünce Kardeşlik Cemiyeti) şapeli için devasa bir altar tablosu siparişi aldılar. Leonardo ve iki kardeş 1483’ün Noel zamanında eseri bitirdiler. Ancak “Kayalıklar Madonnası” adındaki bu tablolarını alacakları ücreti tablonun değerine göre düşük buldukları için teslim etmediler ve kendilerine sakladılar. Daha sonraki bir zamanda ise başkasına sattılar. Tablo, bugün Paris’teki Louvre Müzesindedir.
Leonardo şehir Fransızlar tarafından ele geçirilinceye kadarki süreçte , 17 yıl boyunca, Milano dükü için çalıştı. Bu süreçte Ludovico için festivaller organize ediyor, resim ve heykel yapıyor aynı zamanda da mimari, askeri tasarımlar ile uğraşıyordu.
ÜNLÜ TABLOLARI
Son Akşam Yemeği “The Last Supper” (Yaklaşık 1494-98)
Tuttuğu notlarından anladığımız üzere, Leonardo, İsa ve havarilerinin birlikte yediği son akşam yemeğinin nasıl resmedileceği hususunda çokça kafa yormuştur. Masada 13 adam vardır. İsa masanın tam ortasında oturuyordur. diğer kişiler ise üçlü gruplar halinde iki yanına sıralanmışlardır. İsa, bu görüntüde, havarilerden birinin kendisine ihanet edeceğini açıklamaktadır. Leonardo yaşanılan bu dramın bizzat figürler tarafından açığa vurulmasını istemiştir. Nitekim çalışmasını bu fikir doğrultusunda resmetmiştir.
“Herkes şok halindedir. Sağ tarafta; Matta, Taddeus ve Simun hainin kim olduğunu tartışmaktadır. Diğer kişiler, “Ben miyim?” diye sorma amacıyla dönerler. Hem birbirlerinden hem de kendi içtenliklerinden kuşkululardır. İsa’nın hemen sağında bulunan Yahuda, elini kendisiyle İsa arasında bulunan tabağa uzatır ve biraz sonra İsa buyurur… ‘Benimle birlikte tabağa elini uzatan, bana ihanet edenle aynı kişidir.'”
Mona Lisa (1503-06)
Mona Lisa, bele kadar ve özgün haliyle resmedilmiştir. Doğrudan ressama bakmaktadır. Bir hikaye veya dikkat dağıtıcı herhangi bir şey yoktur. Lisa, ikonik ve zamansızdır.
Leonardo portreyi asla teslim etmemiştir. Bu durumun olası bir sebebi da Vinci’nin resmi asla bitirmemiş olmasıdır. Leonardo, bir nevi ebedÎ deneyi olan Mona Lisa üzerinde, çalışmaya devam etmiştir. Fransa’da son nefesini verirken bile resim hâlâ ellerindedir..
Şüphesiz ki Leonardo da Vinci’nin en bilindik eseridir. Tablo günümüzde Louvre Müzesinde sergilenmektedir.
DEFTERLER
Ludovico’nun sarayındaki düzenli maaşı sayesinde, Leonardo, resim haricindeki konularla ilgilenecek vakte sahip oluyordu. O da bu çalışmalarını devamlı defterlerine kayda geçiriyor ve aralarında ilişki kurmaya çalışıyordu. Matematik, coğrafya, astronomi, kimya, botanik ve resimden anatomiye, heykelden mimariye kadar uzanan birçok çeşit alanda yazdı.
Defterler; onun için duyduğu, okuduğu ve gözlemlediği şeyler hakkındaki düşünceleri ve aralarında kurduğu bağlar için çok önemli birer araç olmuştur. Her tuttuğu not sayesinde fikirlerindeki gelişimi izleyebiliyor ve tekrardan gözden geçirme şansı buluyordu. Ne zaman yolculuğa çıksa defterlerini de yanında taşırdı… Milano’dan Floransa’ya ve sonra tekrar Milano’ya; Roma’ya, Roma’dan Floransa’ya…
Leonardo, insan düşüncesinin aldığı bütün biçimler arasında en yücesi olan resmin önemini yazdıklarında devamlı vurgulamıştır.
Leonardo resmi ister şiirle, müzikle, heykelle isterse de matematikle karşılaştırsın, resim daima üstün gelir.
33 defter günümüze ulaşmıştır. Bunun yanı sıra en azından 10 tane daha olduğu biliniyor.
Da Vinci’nin değerli el yazmalarının, ne yazık ki, hepsi bir arada muhafaza edilememiştir. Muhafaza edilenlerin büyük bir kısmı müzelerde, koleksiyonlarda ve kütüphanelerde bulunmaktadır.
ANATOMİ ÇALIŞMALARI
İnsan bedeninin ayrıntılarını görüntüleme amacıyla görsel teknikler geliştirmiştir.
BİLİMSEL MİRASI
Da Vinci fizik ve anatomi çalışmaları sonucunda bir tür plastik üretmiştir. Kontak lens üzerine yazılar yazmış ve “karanlık kutu”yu icat etmiştir. “Karanlık kutu” fotoğraf makinesinin önceki halidir.
Gemileri hareket ettirme amacıyla bir çark tasarlamıştır. Bu çark tasarımı 19. yüzyılda Missisipi Nehri’nde kullanılan gemilerde kullanılmıştır. Tasarladığı çift iskeletli gemiler ise 20. yüzyılda petrol tankerlerinde kullanılmıştır.
Dalış kostümleri, su yollarının tıkanıklığını açmaya yarayan alet ve araçlar tasarlamıştır. 20. yüzyılın başlarında panama kanalının açılışında Leonardo’nun tasarladığı bir aletin buharlı versiyonu kullanılmıştır.
ÖLÜMÜ
1518’de sağ kolundan felç geçirmiş ve yatağa mahkum olmuştur. Tarih 2 mayıs 1519’u gösterdiğinde artık 67 yaşında olan Leonardo, Cloux Malikânesinde hayata gözlerini yumdu. “Ressam, zihninde ve ellerinde evreni gizler.” diyen büyük deha zihnindeki evrenden çıkan muhteşem fikirleri ve o elleriyle yaptığı birçok şaheser çizimleriyle dünyamızda eşine zor rastlanır cinsten bir iz bırakmıştır.
İnsanlığın, acı çekmesine neden olan en büyük aldanışı, kendi fikirleridir.
Şüphesiz gerçek ile yalan arasındaki ilişki, ışık ile karanlık arasındaki ilişkiye benzer.
İnsandaki güzellik yok olur gider ama sanattaki asla!
Daha fazla yazı için Microfon Blog sitemizi ziyaret edin.